Suriye’ye müdahale şart

Kısaca BYEGM olarak bilinen Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği “26 Yerel Medya Buluşması” kapsamında, Gaziantep İl Müdürü Ertan Koska tarafından Suriye konulu toplantıya davet edildim. Bölgeden 17 medya mensubuyla beraber katıldığım toplantı aslında rütun içeren bir görüşme gibi algılansa da hiçte öyle değildi.
Öncelikle toplantıyla ilgili satır aralarından bahsetmek isterim. Etkinliği tertip eden BYEGM Merkez binasında Genel Müdür Cemalettin Haşimi ile yaklaşık iki saat süren bir görüşme yaptık. Görüşmenin ana teması Suriyeli mülteciler olsa da, bununla birlikte dış politikaya ilişkin epeyce konulara temas edildi.
Türkiye’nin enformasyon belleğini ve hafızasını temsil eden kaynak kurumun başında olan kişinin görüşleri elbette çok önemliydi. Cemalettin Haşimi meselelerin özüne inebilen, mefkûresi ve vizyonu gayet geniş birisi. Konuşulan konu hakkında önceden epeyce bilgilendirilmiş ve konulara hakim.
Türkiye’de yaşayan Suriyeliler konusunda devletin net duruşunu aktardı. Genel itibarıyla sorunlar ve çözümleri üzerinde durulurken, Katılımcı olan biz medya mensuplarının bölgeye ve konuya ilişkin fikirlerimizi alarak notlar tutuldu.
Akşama doğru SETA Dış Politikalar Direktörü Ufuk Ulutaş ile bir görüşme yaptık. Karşılıklı sohbet havasında geçen görüşme yaklaşık iki saat sürdü. önemli düşünce kuruluşlarından birisi olan SETA , ekonomik, jeopolitik öngörüler ve stratejiler oluşturarak, devletin karar alma mercilerine bu yolla çeşitli fikirler ve seçenekler sunan bir yapılanma.
Bu bağlamda, çeşitli teoriler üzerinde değerlendirmeler yaparak Suriyeli mültecilerin durumu ve geleceği hakkında görüşlerimizi ortaya koyduk. Ortadoğu bölgesi hakkında ciddi raporlar hazırlayan ve çok önemli saptamalar yapan SETA‘nın bu konudaki düşünceleri eşliğinde Mısır, Suriye ve diğer Ortadoğu ülkelerinin içerisinde bulunduğu krizleri ve içerisinden çıkış yöntemlerini konuştuk. Sayın Ufuk Ulutaş ile yaptığımız görüşme çok önemliydi ve benim açımdan faydalı oldu.
Bölgede yaşanan son gelişmeleri dikkate aldığımda, devletin gözü-kulağı mesabesinde olan kurumlarla yaptığım görüşmelerden edindiğim bilgilere dayanarak şunu söyleyebilirim ki, Türkiye bölge içerisinde güttüğü yüksek tonlu ama etkisiz siyasetten vazgeçmeli ve caydırıcı önlemler alarak bir güç dengesi oluşturmalıdır.
Bunu nasıl yapar? Bunu şöyle yapar; Öncelikle Suriye’nin güneyinde bir Kürt (PKK) devleti kurulmasını engellemek adına, Türkiye bu bölge üzerine gerekirse hava saldırıları düzenlemelidir.
Görünen o ki, Türkiye hem bölge ülkeleri, hem de bölge üzerinden sömürü hesapları yapan ABD, İsrail ve diğer emperyalist ülkelerin hesaplarını şaşırtacak bir gövde gösterisi yapmak zorundadır.
Ben de varım diyebilmek bazen sesinizle birlikte eylem gücünüzü de yükseltmenizi gerektirebilir. An itibarıyla bu bir zorunluluk halini almıştır.
Aksi taktirde bir kaos sarmalıyla karşı karşıya olduğumuz gayet net bir şekilde önümüzde durmaktadır. IŞİD ve PYD terör örgütlerinin ayrı tellerden çalması bir yana, hakikatte bu iki örgütün de “ortak hanedanlık” tarafından yönetildiği bilinmektedir.
İsrail’in kolluk güçleri durumunda olan her iki örgüt, güya karşı karşıya getirilerek kamuoyunda bölünmeler ve kamplaşmalar oluşturulmaktadır. Bu bölünmeler ise maalesef mezhep savaşlarını, etnik kavgaları ve kaosları meydana getirecektedir.
İşte tam bu sırada şer güçlerin oyunlarını ve tuzaklarını bozmak gerekir. Suriye’deki IŞİD mevzilerine acilen bir hava saldırısı yapılarak, o bölgede yaşayan Arap, Kürt ve Türkmen nüfusa adil ve eşit şekilde yardım edilmelidir. ABD’nin yaptığı gibi, bir katili kovarken yerine bir başka katili dikmenin hiç kimseye bir fayda getirmeyeceği açıktır. Bu bölge Türkiye’nin en uzun sınırları olan bir yerdir. Elbette bu coğrafya üzerinde en fazla müdahale ve söz söyleme hakkı Türkiye’nindir. Dolayısıyla bu bir haktır ve kullanılmalıdır. Dün nasıl ki Kıbrıs’taki zulme seyirci kalınmadıysa, bugün de Suriye’deki zulme seyirci kalınmayacağı gibi burnumuzun dibinde bir PKK devleti kurulmasına da müsaade edilmemelidir.