Paris’i Batı’nın kör vicdanı vurdu!

Her gün, istisnasız canlı bombaların patladığı ve parçalanmış insan cesetlerinin hemen yanıbaşında kimsesiz çocukların çığlıklarının yükseldiği bir coğrafyadan bakınca, Paris’te patlayan bombaları gördüğümde “Vay bee, bu nasıl bir şeydir” diyesim gelmiyor.
On yıllardır, hatta yüzyıllardır, her türlü komplo ve kaos planlarının sıradanlaştığı bir bölgede yaşıyorum ben! Minicik bebelerin, küçücük bedenlerinin tonlarca ağırlığında bombalarla vurulduğu bir coğrafyada, insanların sayısal birer nesne görüldüğü bir dünyanın parçasıyım.
Batı dünyası yüzyıllar boyunca işlediği fütursuz cinayetlerin bedelini dün Paris’te ödedi. Bu Fransa’da sivillerin alçakça katledilmelerini onayladığım, ya da sempati duyduğum şeklinde anlaşılmasın. Demek istediğim şu ki, Paris’te patlayan bombaların asıl failleri, islam coğrafyasında her türlü tezgahı kurarak, bölge insanlarını kamplaştıran, kutuplaştıran ve birbirine düşman ederek, kardeş kanında boğmak isteyen vahşi Batının kendisidir.
Fransa, Suriye meselesinde merkez politikasını Esed’in olmadığı bir Suriye üzerine bina etmeye çalışıyordu. Bu hususta Türkiye ile müşterek bir politika izleyen Fransa, özellikle Rusya ve İran gibi, Esed’i destekleyen ülkelerle ters düştü.
DAEŞ terör örgütünün, Paris’teki bombalı saldırılardan hemen bir kaç gün önce Rusya’yı tehdit edip, ardından Fransa’yı vurması manidardır. Hele hele Avusturya’da gerçekleştirilen “ Suriye” konulu toplantıdan tamda Rusya ve İran’ın istediği gibi bir sonucun çıkması, ister istemez bu konuda bazı istihbarat örgütlerinin parmağı olabileceği kuşkusunu artırmaktadır. Öyle ya, son iki ayda Esed karşıtı politikada direten iki ülke, yani Türkiye ve Fransa’da bombalar patlıyor ve son zamanların en büyük can kayıpları yaşanıyor!…
G20 Zirvesinin yapılacağı günün hemen öncesinde yapılan bu saldırının anti-emperyalist ve dinsel bir retorik bağlamına oturtulmaya çalışılması ayrıca bir kamuflajdır. Bu saldırıyı yapanların, islami referansları asla yoktur. Avrupa’da gelişen “İslamafobik” algının yaygınlaştırılmasına ciddi bir katkı sağlayan bu saldırı belli ki aylar öncesinden planlanmış ve sınır kapılarını zorlayan Suriyeli mülteciler konusunda başı sıkışan AB ülkeleri için ayrıca bir çıkış planı olmuştur.
Bir başka hususta tecrübeyle sabittir ki, 11 Eylül olaylarından sonra ABD ve müttefiklerinin mesnetsiz iddialarla önce Afganistan, dahasında da Irak’ı işgal etmeleri, ister istemez Paris olayının arka planında böyle bir endişenin olabileceğini düşündürüyor. Vahşi Batı, Suriye, Libya, Irak ve diğerlerinde fütursuzca at oynatabilmek ve “ Neden buradasınız?” sorusunun uç kısmına kuyruk yapabilecekleri bir sebep oluşturabilmek için 130 vatanadaşının canına kıyabilirmi? El cevap: Mümkündür…!
Geçmiş geleceğin aynasıdır ve Batı dünyası bu komploları defaten kurmuştur! Gizli servisleri aracılığıyla nice iktdarları devirmiş, yüzbinlerce masum insanın kanına girmiştir. Yakın tarihte Mısır’da diktatör Sisi eliyle 5 bin sivilin katledilmesinde parmağı yokmudur Batının? Elbette var ve daha fazlasını da öldürmekten çekinmeyecektir.
Geldiğimiz noktada, Fransa’ya hiç kimse “Yahu senin Suriye’de ne işin var?” diyemeyecektir! Zira Paris’i bombalayanların birisi hemencecik Suriye pasaportlu çıkıverdi! Her ne hikmetse, bu saldırıyı yapanlar o kadar geri zekalı ki, Pasaportlarını ve kimliklerini hiç yanlarından ayırmıyorlar…! Ankara’da da öyle olmamışmıydı? Adam bin parçaya bölünmüş, ancak nasılsa “ Nüfus cüzdanında bir çizik bile yoktu!”…
Paris katliamının perde arkasını İsrail ve onun güvenlik zırvalarından ayrı okuyamayız. Aslında Dünyanın neresinde siyasi bir cinayet varsa, bomba ve terör var ise, bunların hiç birisini İsrail ve gizli servisi MOSSAD’dan bağımsız düşünemeyiz.
Ortadoğu ve havalisinde “Arz-u mevud” planını tıkır tıkır işleten İTÖ ( İsrail Terör Örgütü) muhtemelen, Paris katliamının da en ana donelerinden birisidir! Kendisi için tehdit gördüğü her şeyi “ Terörist” gören ve tüm Dünyanın da öyle görmesini sağlayan bu örgüt, bilakis terör ve teröristin ana üssü durumundadır. Maalesef vicdanı ve kalbi körleşen Batı Dünyası, başta ABD olmak üzere İsrail’in deli saçmalarını en kutsalları sayarak, kendi sonlarını da hazırlamaktadırlar.
Bugün tüm Dünya Recep Tayyip Erdoğan’ın, en başından beri söylediği “ Esed’siz bir Suriye” sözüne gelmiştir! Ancak bu noktada çok geç kalınmış ve otorite boşluğu, bu yerlere terörist grupların yığılmalarına sebep olmuştur. Ancak tüm bunlar birer tesadüf eseri olmayıp, bizzat Batı’nın planlı bir çalışması sonucu olmuştur.
Şimdi benden Paris’e ağlamamı bekleyenler bilsin ki, orada öldürülen sivil ve masumlar için üzülmekle beraber, yaşadığım coğrafyayı kan gölüne çevirirken, babasız çocukların hıçkırıklarına “ Fransız” kalan Batı’nın “Paris dramasına” bir hayli Fransız’ım!.. Evet, ben bugün kendimi çok Fransız hissediyorum…