YAZARLAR

Neden yıkılmak üzere şehirler inşa edilir?

Boşanmak için evlenmek, öldürmek için çocuk yapmak ya da terk etmek için bir ilişki kurmak evet bunların hangisini aklıselim bir vicdan sahibi yapar? Tabi ki hiçbir insan bunu yapmaz. Soruyorum o zaman neden bizler 25-30 yıl sonra yıkılacağını bile bile başımızı sokacak evler yapmışız ve yapıyoruz. Ya da sonunda yıkılacağı belli yapılar kullanılan kalitesiz ve eksik malzemeden yapılıyor. Bazı yapılar inşa etmeye devam ediyoruz.

Hala kalıcı olmaktan öte işlevselliğini bilemediniz ömrü en fazla 50-60 yıl olan ne kadar şahane mimarisi ve görkemi de olsa miadını malzemesine göre tamamlayan eksik yapılar inşa ediyoruz. Bu çerçevede devletimiz tarafından  adı her ne kadar kentsel dönüşüm de olsa bu durum ve benzeri çalışmaların direk veya dolaylı etkisi gereği; sosyal değişim, kültürel yozlaşma, kentsel katliam, konforlu esaret, rant dönüşüm, toki kazansın, borçlu  yaşam gibi toplumda menfi karşılığı da bulunan bu konuyu Gaziantep özelinde, kısmen ele alacağız.

Gaziantep hızla büyüyen bir mega kent olması sebebiyle cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren sürekli göç alan ve sanayi iş gücü konularında adını iyi yerlere yazdıran bu mega kent öyle ki en son 1999-2009 yıllarında % 47,8 oranla göçte rekor kırmıştır. Gelenlerin yaşadıkları konutun türlerine göre dağılımına baktığımızda, göç eden nüfusun yüzde 55’inin gecekondularda yaşadıkları görülmektedir.

Son yıllarda çevre komşularda yaşanan savaş dolayısıyla 2009 yılındaki  1.653.670. olan bu nüfus, yoğun göç sebebiyle 2014 verilerine göre 1.889.466 resmi nüfus sayısına ulaşmıştır. Ancak bu rakam gayri resmi yaklaşık  2.000.000. üstüne çıkmaktadır.

Bu durum zaten kentte mevcut durumu izah etmemize yardımcı oluyor. Şöyle ki gelen her iki  aileden birisi konut ihtiyacını: 

-Kaçak yapılaşma,                                                  

-Gece kondu, 

-Çarpık kentleşme, 

-Ruhsatsız  yapılanma, 

-Çok katlı yığma yapılar, 

-Göçük riski taşıyan yapılar,

-Afet riski ve dere yatağında yapılar… şeklinde karşılıyor.

Bu da doğal olarak kentsel dönüşüme zemin hazırlamaktadır.

Elbette gelinen noktada devlet tarafından alınan kararlar doğrultusunda kentsel dönüşümün yasal ve gerekçeli kararları mevcuttur. Yetkili yerel yönetimler ve ilgili bakanlık bu alanları ilan ederek 2023 yılına kadar hedefini belki de gerçekleştirecektir. Ancak gerçekleştirirken 20 ya da 30 yıl aynı evde büyümüş, aynı sokakta çocukluğunu yaşamış çocukların, komşuluk ilişkilerini en samimi bir şekilde yaşayan ana ve teyzelerin en unutulmaz sokak anılarını bir çırpıda bu kararla yerle yeksan etmeli miydi? 20 yıl borçlanmayla ömrü fabrika ya da taşeron işçisi olan asgari ücretle çalışıp kazancını TOKİ kazansın mantığıyla modern esarete bu insanlar terk edilmeli miydi?

Yaşları 60 ve 70’in üzerinde olan tek katlı gece kondu ya da benzer konutlarda yaşama adapte olmuş bu toplumun yaşlılarını TOKİ’nin çok katlı yapılarında çağdaş yalnızlığa göç ettirilmeli miydi?

Bir gün TOKİ’nin konutları da kentsel dönüşüme kurban olursa o zaman neden yıkılmak üzere bir şehir inşa edilir sorusu akla gelmez mi?

Kadim bir geçmiş tarihi olan Gaziantep’in atasözleri, gaziliği, kültürel mirası, eskimeyen meslekleri vs. yaşatılır da neden yanı başında asırlardır ayakta duran bu taş yapılar (Antep evleri-hamamlar-hanlar-mabedler) örnek alınıp sonraki kuşaklara yıkılmak için değil yaşatmak için benzerleri yapılmaz, ya da yapılamaz?

Bir de kentsel dönüşüme maruz kalan bölgelerde maddi kayıplar hiç ele alınacak gibi değil devlet tarafından yapılan yolların, iletim hatlarının alt yapının ve bilumum şebekelerin zararları hesaplanamaz boyuttadır.

Bu toplumu sağlıklı yaşatmak için hem fiziki, hem ruhi, hem bedeni, rahatlatacak mekânlar inşa etmeli. Sağlıklı mekânlardan sağlıklı bireyler sağlıklı bireylerden sağlıklı toplumlar yetişir. Konunun muhatapları (belediyeler-şehir plancıları-bakanlıklar-teknik insanlar) tüm yetkililer medeni ve sağlıklı bir mekân için; doğayla uyumlu, temelde halkların yaşam şekillerine uygun ve yıkmak üzere değil nesilden nesle bir toplum için mekânlar, kentler ihya ve inşa etmeli.

Unutulmamalıdır ki, atılan bir temel, döşenen bir tuğla ve takılan bir kapı ve pencere içinde yaşayacak fertlerin ruhuna işlenecektir.

Kentsel dönüşüm, bir toplumun aslına, özüne ve tahayyüllerini gerçekleştirecek mekânlara dönüşürse hedefine ulaşır. İnsan mekânla oluşan bir canlı olmasa da, mekânın insanın zihninde, düşünüşünde, psikolojisinde ve davranışında belirleyiciliği vardır. Kentsel dönüşümün hayırlara dönüşmesini temenni ediyorum. Kalın sağlıcakla…

Ahmet DİNÇOĞLU

İnşaat Mühendisi – A Sınıfı iş Güvenliği Uzmanı

Etiketler

Ahmet Dinçoğlu

İnşaat Mühendisi, A Sınıfı iş Güvenliği Uzmanı

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı